19 Ağustos 2021 Perşembe

NEMRUT DAĞI KAHTA ADIYAMAN

 Pütürge’nin Büyüköz Köyü ile Adıyaman’ın Kâhta İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için 2 bin 150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı’nın yamaçlarına yaptırdığı mezar ve anıtsal heykeller, Helenistik Dönem'in en görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmış olup, 8-10 metre yüksekliktedir. Eski çağlarda Kommagene olarak anılan bölgede I. Mithradates tarafından bağımsız bir krallık kurulmuş, krallık, onun oğlu I. Antiochos (M.Ö. 62-32) döneminde önem kazanmıştır. M.S. 72 yılında Roma’ya karşı yapılan savaşın kaybedilmesinin ardından krallığın bağımsızlığı sona ermiştir.

Karavanınızla Nemrut'u ziyaret etmek istiyorsanız, zirveye kadar gitmeye çalışmamanızı öneririm. Biz Nemrut!a 12 Km. kala yol üzerinde bir kafe ve kamp alanı olan  Karadut Pansiyonda mola verdik.





 Buranın sahibi zirveye kadar karavan ile gitmenin çok zor olduğunu, yolun çok virajlı ve dik olduğu konusunda bizi ikaz etti. Kendilerinin 4x4 araçları ile 130 tl ücret karşılığında zirveye kadar çıkarabileceklerini  sonrasında ise bizim gezimizin bitmesine müteakip geri getirebileceklerini söyledi. Biz bu esnada çayımızı içip karnımızı doyurduk. Teklifi kabul ettik, iyikide etmişiz gerçekten yol çok virajlı ve dik. Hatta biz yoldayken Fransa plakalı bir karavancı ile karşılaştık. Karavanları hararet yapmış motorun soğumasını bekliyorlardı. Tabiki Bu çıkışın inişinide düşünmek lazım, ne fren kalır ne balata. 

Bir diğer tavsiyemiz de aşağısı ne kadar sıcak olursa olsun yanınıza mutlaka şapka, su ve montunuzu almayı ihmal etmeyin. Zirve çok rüzgarlı, çıkarken terlediğiniz için epey üşütüyor. 

Tesisin sahibi ile yaptığımız görüşmede kamp alanlarında 20-30 tl ücret karşılığında tesislerinde karavan ile kalınabileceğini ve su,wc ve elektrik ihtiyaçlarını karşılayabileceklerini söyledi.











Kahta eşimin ilk öğretmenliğe başladığı ilçe olması ve daha öncede birlikte hiç gitme fırsatımı bulamamamız nedeni ile Nemrut Dağındaki gezimiz bittikten sonra ilçeyi ve özellikle eşimin o dönemde ikamet ettiği evi görmek istedik. Eşimin ifadesiyle geçen süre zarfında ilçe çok büyümüş gelişmiş, hatta tanınmıyacak kadar büyümüş. Fakat eşimin o dönemde oturduğu ev hiç değişmemiş.


Değişmeyen diğer bir konu ise halkının misafirperverliği ve samimiyeti. Eşim o binada oturduğu zaman alt  katlarında oturan Remziye Abla ve Mehmet Amcanın  (İkiside rahmetli oldu, Allah yattıkları yerde dinlendirsin) öğretmen olan oğulları Şahap, bizi karşıladı gezdirdi, evlerinde konuk etti ve mükellef Adıyaman mutfağından hazırladıkları sofralarına bizi davet ettiler. Ellerine, yüreklerine sağlık.



BEYAZSU MARDİN

 Beyazsu, Midyat İlçesi'nin yaklaşık 15-20 kilometre güneyinde ve Nusaybin İlçesi'nin yaklaşık 20-25 kilometre kuzeyinde iki ilçeyi birbirine bağlayan kara yolunun üzerinde yer almaktadır. Midyat’ın güneyinde kalan plato ve tepelerin eteğinden kaynağını alan Beyazsu Deresi bir vadi içerisinde Nusaybin’e doğru akar. Beyazsu, Mardin’in kurak ve ağaçsız coğrafyasında, serin ve berrak suyu, yöreye özgü ağaçları ve yeşilliği ile vaha gibidir. Mardin ve diğer ilçelerin içme suyu da Beyazsu kaynağından temin edilmektedir. Dört mevsim boyunca Mardin’in su gereksinimini karşılayan Beyazsu, yaz aylarında dinlenme ve yeme-içme alanı olarak bölge halkının ikinci bir gereksinimine daha yanıt vermektedir. Beyazsu Irmağı üzerinde kurulu balıkçı lokantaları gelen ziyaretçilere Beyazsu’dan avlamış oldukları balıkları sunar. Geleneksel tahtlar şeklinde yapılmış masaları ve şark köşesi tarzında derenin üzerine kurulmuş oturma yerleri ile balıkçı lokantaları yöreye özgü bir görünüm sergilerler.

Beyazsuyu karavan ile ziyaret edenler, bu bölgede bolca bulunan restaurantlardan elektrik ve su ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Kurak Mardin ovasında bir vahayı andıran bu yer mutlaka görülmesigereken yerlerin arasındadır. 







15 Ağustos 2021 Pazar

MİDYAT - MARDİN

 Gezimizin bu durağında Mardin ilinin en büyük ve en tarihi ilçelerinden biri olan Midyat ilçesini gezdik. İlk kez 1988 yılında ziyaret ettiğim Midyat'ı tekrar gördüğümde tanıyamadım açıkçası. O yıllarda yerleşim yeri olarak Midyat ve Estel olmak üzere iki ayrı mahalleden oluşan MİDYAT artık tamamen birleşmiş ve gelişmiş. Midyat ilçesinde Süryani ve Müslüman halk birbileri ile kültür kaynaşması içerisinde yaşamaktadır. Örneğin o yıllarda sadece Süryani halk tarafından icra edilen gümüş işlemeciliği (Telkari) yayılmış ve gelişmiş. Binaların tarihi yapısına bakıldığında minyatür Mardin diyebiliriz Midyat'a. 


Sokaklarında gezmek huzur veriyor insana. Kendinizi yaşayan bir antik kentte geziyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Her sokak, her cadde hatta neredeyse her ev buram buram tarih kokuyor, sanat kokuyor. İlginç olanda yöre halkı bu tarihle iç içe yaşamaya devam ediyor.











DARA ANTİK KENTİ - MARDİN

 Dara Antik Kenti Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda bulunan Oğuz Köyü'nde yer almaktadır. Tarihte Yukarı Mezopotamya'nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan Dara, İmparator Anastasius'un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuştur.aya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan Dara Antik Kenti’nin çevresi 4 kilometrelik bir surla korunmuştur. İç kale, kentin kuzeyinde ve 50 metre yüksekliğindeki tepenin üst düzlüğüne kurulmuştur. Kent içinde kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları halen görülebilmektedir. Ayrıca köyün etrafında tarihleri Geç Roma Dönemi’ne kadar giden mağara evlere rastlanmaktadır.

Saklı bir hazine de diyebileceğimiz Dara antik kentinde kazılar birkaç bölümde devam etmekle birlikte kazı alanı halen yaşanmakta olan bir köyün altında bulunmakta. Köyün hemen girişinde bulunan ve kazısı büyük ölçüde bitmiş olan mezar bölümü NETFLIX'te yayınlanan ATİYE dizisinde kullanılan bir alan. 





Fakat yöre halkından edindiğimiz bilgilere göre gelen ziyaretçilerin bir çoğu, bu mezar kazısının olduğu bölgeyi geziyor ve buradan dönüyormuş. Bizde aynını yapıyorduk, taki mezar kazı alanının hemen karşısında bulunan çay bahçesinin sahibi Muhammetle tanışıncaya kadar. Muhammet bize kazı alanının büyük bölümünün halen yaşanmakta olan köyün içerisinde olduğunu ve istersek bizi gezdirebileceğini söyledi. 









MARDİN


Şehirde uluslararası kuruluşlarca kültür mirası kabul edilmiş, koruma altına alınmış tarihi yapılar mevcuttur. Mardin farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır. Mardin, İpek Yolu güzergâhında olup, ilde beş han ve bir kervansaray mevcuttur. 

 


Mardin ili; şehrin büyümesi ve yeni binaların inşa edilmesi nedeniyle iki bölüme ayrılmış. Eski ve Yeni Mardin. adındanda anlaşılacağı üzere Yeni Mardin denilen kısım Kızıltepe ilçesinden şehre girilirken ilk bölümde yer almakta ve yaşadığımız şehirlerden pekte farkı olmayan büyük mağazalar ve AVM lerin olduğu bir bölüm. Biz bu yüzden daha çok daha çok Eski Mardin diye adlandırılan bölümde gezdik. Zaten tarihi yapıların tamamıda burada bulunmakta.

Zinciriye Medresesi  ( Sultan İsa Medresesi) :

Eser Artuklu Sultanı Melik Necmettin İsa tarafından 1385 yılında, şehrin hemen her yerinde bol bol görebileceğiniz sarı/krem renkli kesme taşlardan inşa edilmiştir. Aradan geçen yaklaşık 650 seneye rağmen hala sapasağlam ayaktadır. Medresenin merkezinde bulunan havuzlu bahçede oturup çayınızı yudumlarken Mardin yukardan seyretme imkanı bulursunuz. Zinciriye mederesesinin avlusunda bulunan ve havuz ve havuza akan suyun kaynağı; doğum, yaşam ve ölümü tasvir etmek için yapıldığı söylenmektedir.









Mardin Ulu Cami :

Artuklu Dönemi mimari örneklerinden, dilimli kubbesi ve minaresiyle Mardin’in sembolü olan Mardin Ulu Cami kayıtlara göre iki minareli inşa edilmiştir. Caminin bugün mevcut olan tek minaresinin kare kaidesindeki yazıt, yapım tarihini 1176 olarak vermektedir, fakat bugünkü minare 1888/1889 yıllarında yeni ve elektik bir üslupla yapılmıştır. Bazı Süryani yazarlar kiliseden çevrildiğini  söylendiğini yöre halkından duyduk.


 




Deyrulzafaran Manastırı :

Deyrulzafaran Manastırı, Mardin’in 4 kilometre doğusunda, Mardin Ovasına hakim bir noktadadır. Üç kattan oluşan Manastır 5'inci yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18'inci yüzyılda kavuşmuştur. Manastır, MÖ Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılar tarafından kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edildi. Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirdi.

Bu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak biliniyordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Manastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi. 15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Deyrulzafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı. 













 


 

 

NEMRUT DAĞI KAHTA ADIYAMAN

 Pütürge’nin Büyüköz Köyü ile Adıyaman’ın Kâhta İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve a...